Ads 468x60px

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Film Tavsiyesi - Benim 533 Çocuğum Var (Starbuck)

Yeni Zelanda yapımı olan "Benim 533 Çocuğum Var" filminin imdb puanı: 7.3

Komedi severler bu film tam size göre:).



Film; biraz saf, ve hayatı boyunca işleri yoluna koyamamış bir adamın, 533 kişinin biyolojik babasının, kendisi olduğunu öğrenmesini konu alıyor. Tam da sevdiği kadının hamile olduğunu öğrendiği zamanda.

Geçmişte para ihtiyacı duyduğu bir zamanda (para ihtiyacının nedenini filmin ilerleyen zamanlarında açıklıyor.) Sperm Bankasına yaptığı sayısız bağışından dolayı 533 adet çocuğu dünyaya geliyor.

Ve çocuklar büyüyünce birçoğu, varlıklarına sebep olan kişiyle tanışmak üzere kliniğe dava açıyor.David tam hayatına bir düzen getirmeye karar vermişken, işler olduğundan daha karmaşık hale geliyor.

Bu gelişmeler üzerine, arkadaşı olan avukatın yardımıyla, kimliğini gizli tutmak üzere harekete geçiyor. 

Ancak kim olduğunu açık etmeden çocuklarıyla buluşmaya da karar veriyor. Bu kadar çocuk varken, çeşitlilik kaçınılmaz oluyor elbette.

Renkli, eğlenceli ve duygusal bir komedi...



İzleyin, izlettirin efendim.

Edit: Filmin Hollywood versiyonu da yapılmış. 
2013 yapımlı Delivery Man'in imdb puanı: 6.4


15 Ağustos 2014 Cuma

Film Tavsiyesi - Hodejegerne - Headhunters

Amerikan filmleri haricinde film sevmeyenler... İşte bu önerim tam size göre. Gelin bu filmle başka ülkelerin de gayet güzel senaryo ve oyunculukları olabileceğine şahit olun :)

Film daha önce İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilmişti. Festivale çok yakışan bir film olduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır.



İddalı bir girişten sonra biraz filmden bahsetmek istiyorum.

Orjinal Adı: Hodejegerne - (Türkçe'ye Kafa Avcıları olarak çevrilmiş)  Jo Nesbo'nun kitabından beyazperdeye aktarılmış 2011 yapımlı Norveç filmi; bir sanat hırsızının başından geçen traji komik olayları ele alıyor.  Film boyunca kim dost, kim düşman hep bir merak içinde bırakıyor seyirciyi.


Aksiyon bol, dozajı iyi ayarlanmış kanlı bir film. Bazı sahnelerde dehşete düşüp bazı sahnelerde de güle biliyorsunuz. Filmin sonunda ne olacağını da tahmin etmek neredeyse imkansız. E bir filmden daha ne beklersiniz ki?

Filmin kötü rol karakterini canlandıran Nikolaj Coster-Waldau filmin hakkını çok iyi vermiş bence. Kötü rol bir insana bu kadar yakışır.


Kafa Avcıları'nı oldukça yoğun  geçen bir haftanın ardından,  bir cuma akşamı ayaklarınızı uzatıp izleyerek, hafta sonuna bomba gibi başlayabilirsiniz.

Son olarak;

***Adım Roger Brown.
Boyum 1.68.

*** Ve bir şey daha...

***...bu boy bana yeter de
artar bile.

Edit: İlla da Amerikan filmi diye tutturanlar, film Hollywood'un da ilgisini çekmiş ki, yakın zamanda Amerikan filmi olarak da vizyona girecekmiş. Bilgilerinize,


7 Ağustos 2014 Perşembe

Kitap Tavsiyesi - Mucizeler Çağı


Bir gün 25 saat olsaydı ne değişirdi?Peki ya 32 saat? 48 saat? 56 
saat?..Dünyanın dönme hızı yavaşlıyor...Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak


Yazar: Karen Thompson Walker
Orjinal Adı: The Age of Miracles
Yayın Tarihi: Şubat 2014

Fantastik kitapları çok sevsem de kitabı okuduğumda anladım ki aslında ana kurgu insan ilişkileri üzerine. Yaşanan kıyamet senaryosu kitapta ikinci plana alınmış. Bir aksiyonla karşılaşacağım derken, bambaşka konulara girip - çıktım zihnimde.

Kitap sadece yetişkinlere değil, kitaptaki karakterlerin yaşı itibariyle de özellikle gençlere daha çok hitap ediyor diyebilirim.

Çok akıcı bir dilde yazılmış ve dünyada olup bitene dikkat çekilmesi gereken şeyleri çok güzel vurgulamış bir kitap.

Kitabın konusu; bir sabah 11 yaşındaki Julia ve ailesi haberlerde dünyanın dönüşünün yavaşlamaya başladığını öğrenir. Günler, geceler gittikçe uzamakta, yer çekimi kuvveti değişmekte ve doğa yok olmaktadır. Başta bir gün 24 saatken, daha sonra hızla saatler uzamaya başlar.

Fazla güneş ışığı almaya başlayan bitkiler ölür, yer çekiminin değişmesiyle birlikte önce kuşlar ölmeye başlar, daha sonra hayvanlar ve insanlar...

Arka planda böyle bir senaryo düşünün. Ama ön tarafta da hikayeyi anlatan 11 yaşındaki Julie, yeni dünya düzenine alışmaya çalışırken, ailesiyle yaşadığı psikolojik sorunları ve çevresindeki insanların karakterlerindeki değişimi bize anlatıyor.

Kitapta en çok ilgimi çeken bölümlerden biri de eski saatte yaşayanlarla, yeni saat düzenine göre yaşayan insanların arasındaki çatışma oldu.

Ve tabi ki bir diğer konuda kurgunun aslında gerçek olabilme ihtimaliydi. Yaşadığımız dünyayı nasıl mahvettiğimizi ve bunun sonuçlarını hiç düşünmediğimizi yüzümüze tokat gibi vuruyor kitap.

Biraz da alıntılara göz atalım:

"Milyonlarca uğur böceği sahaya inince futbol maçımız iptal edilmişti. Güzellik bile çok fazla olduğu zaman ürkütücü olabiliyordu. "
---
''Bu hayatta yapmak zorunda olduğun tek şey ölmektir,'' diye cevap verdi Bayan Pinsky. Bu onun en sevdiği sözlerinden biriydi. ''Kalan her şey seçimine kalmıştır.''

Bir yaz akşamı kafam çok yorulmadan, çok vaktimi almayan ama yine de biraz beni etkileyen bir kitap olsa da okusam derseniz Mucizeler Çağı tam size göre.



6 Ağustos 2014 Çarşamba

Bayram'da Gönen - Ayvalık/Sarımsaklı - Erdek


Bu sene bayram tatili 3 gündü. 2 günde izin alınca hafta sonuyla birlikte 9 günlük tatilimiz oldu. Tabi tüm planlarımız hep son ana kaldığı için, nereye gideriz, ne yaparız hiç bir fikrimiz yoktu. 

Trafik de ayrı sıkıntı. Hem gidiş, hem dönüş yolunda uzun saatler trafikte bekleme olasılığımız oldukça yüksekti ve Burak'la birlikte bu süreci nasıl atlatabiliriz muammaydı.

Biz de Cuma akşamı başladık plan yapmaya. Bir kere Cumartesi günü yollar çok kötü olacağından Pazar günü çıkmak en iyisi olacaktı. İyi ki de öyle yapmışız çünkü cumartesi günü yola çıkan annemler 6 saatte ancak İzmit'e varabildiler.Pazar günü istikametimiz Balıkesir- Gönen'di. Hiç bir yerde trafikle karşılaşmadan tam zamanında Gönen'e ulaştık. 

Yol üzerinde Bandırma'ya uğradık ve çocukluğumdan beri gerçekleştirdiğimiz bir Bandırma klasiği olan  "Tarihi Bandırma İskendercisi (İsmail Usta)" ya gittik. Bir gün yolunuz düşerse mutlaka denemelisiniz.




İskenderlerle, midemiz bayrama erken başlamış oldu ve Gönen için yola koyulduk tekrar.

Gönen'inin yeri benim için apayrıdır. Çocukluğumun en güzel bayramları hep Gönen'de geçti. Ve şimdi de oğlumla ve eşimle birlikte bayram ruhunu yaşıyoruz burada.

Yine bir Gönen klasiği olan Kuğulu parkta Arjantin limonatamızı içmeyi de atlamadık.





Gönen'de Çarşamba gününe kadar kaldık. Büyüklerimizi ziyaret ettik, miniklerimize hediyeler verdik ve Anneannemi de alıp Ayvalık- Sarımsaklı'ya gitmek için yola koyulduk.

Gönen'den Ayvalık'a giderken 3 yol alternatifi var. Siz siz olun kısa gibi gözüksede kesinlikle kestirme köy yollarından gitmeyin. Safari'den farkı yok. Hızımızı saatte 30 km 'ye indirmek zorunda kaldık. Manyas yolunu seçseydik muhtemelen daha güvenli ve daha hızlı bir şekilde Ayvalık'a varacaktık.

Sarımsaklı'da Grand Hotel Temizel'de kaldık.

                                        

Biraz otelden bahsetmek istiyorum. Sarımsaklı'daki tatil köyü konseptinde olan en büyük otel burası. Tabiki Antalya'dakilerle kıyaslamamak gerek lükslük bakımından. Ama burası da oldukça yeterli bir otel.

Özellikle çocuklu aileler için biçilmiş kaftan. Burak çok hareketli olduğu için tatile çıkarken oldukça tedirgindik. Tatilden daha yorgun dönme ihtimalimiz çok yüksekti. Ama pek de öyle olmadı. Tabi bunda anneanneminde etkisi çok yüksek. Uyku saatlerinde biz denize giderken, anneannem odada Burak'la birlikte kaldı. Ama odalar havuza ve denize çok yakın olduğu için uyanır uyanmaz yanına gidebildik.

Otel personeli oldukça sıcak ve yardımseverdi. Herşey dahil konsept olduğu için de yemek konusunda hiç bir sorun yaşamadık. Burak için her saat sebze,meyve, süt bulabildik. Ayrıca yemeklerde mama sandalyesi de olduğundan yanımızda rahat rahat oturtabildik.Odalara bebek karyolası da verebiliyorlar. Böylece uyku da bizim için problem olmadı.

                   

Akşam mini clupta diğer çocuklarla dans ettik. Gerçi Burak sağolsun dans etmek yerine tırmanmayı tercih ettiği için, amfi tiyatronun en tepesine tırmanmakla meşguldu. Daha sonra Burak'ı büyük annesiyle birlikte uyuttuktan sonra, havuz başında canlı müzik- gitar eşliğinde eşimle dinlenebildik. Geç saatte de tavla oynarak günü kapattık.



Ayvalık denizi soğuk olur normalde ama bu sene oldukça iyiydi. Temmuz'un son haftası ve Ağustos aylarında giderseniz hiç üşümeyecekseniz. Burak normalde banyoyu çok sevmese de bu tatilden sonra suyla daha çok haşır neşir olarak banyoyu da sever oldu.




Yani bu tatil korktuğumuz gibi geçmedi. Burak yanımızda olduğundan yeteri kadar rahat olamayız, hep onun peşinde koşarız diye düşünürken, aksine çok huzurlu bir tatil geçirdik. Burak içinde oldukça keyifli bir tatil oldu. Kumlarla oynarken, babasıyla denizde, havuzda yüzerken neşesi görülmeye değerdi.İyi ki gelmişsin kuzum :)

Cumartesi akşamı otelden ayrıldık ve Erdek'e yola koyulduk. Erdek'te çarşıya yakın bir yazlığımız var. Eve geldikten sonra biraz çarşıda gezelim hem de yemek yiyelim diye dışarı çıktık.


Erdek'te yine çok sevdiğim Ö.G.S tostçusuna gittik.İki adet "Rıfkı" tostu yedikten sonra öyle bir yağmur başladı ki...Eve çok yakın olsakta yaklaşık 1 saat beklemek zorunda kaldık. Hadi biz ıslansak neyse de Burak'ın ıslanmasına kıyamadık. Ama en son Ö.G.S'den aldığımız poşetlerle birlikte hazırda yağmur azalmışken eve koştuk.





Sonuç olarak bayram tatili bizim için oldukça keyifli geçti diyebiliriz. Herkesin de geçmiş bayramını kutlu olsun... Bir sonraki bayram maceramız için takipte kalın. Sevgiler....








 

Bumerang

Bumerang - Yazarkafe