Karanlıktan korkar mısınız?
O zaman bu sergi size hiç uygun değil... Çünkü zifiri bir
karanlıktan geçiyor yolunuz...
Ama bir kerelikte olsa bu korkunuzun üstüne gitmelisiniz
derim ben. Çünkü şu an için gözlerimiz görüyor olsa da aslında hepimiz geleceğin
görme engelli adayıyız. O yüzden onları daha iyi anlamak için aslında sadece
gözümüzün bir şeyler görmediğini, kulağımızla, kalbimizle de bir şeyler
görebildiğimizi anlamak için çok iyi bir fırsat karşınızdaki.
Eğer şanslıysanız gözün önündeki karanlıktan değil, kalp ve
beynin karanlığından korkmak gerektiğini anlayacaksınız.
Karanlıkta Diyalog (Dialogue In The Dark)
Öncelikle ne zamandır gitmek istediğim ama bir türlü fırsat
bulamadığım bu deneyimimizde bize arkadaşlık eden Ozan ve Fatma’ya teşekkür
ederim. Sizinle daha keyifli oldu bu yolculuk.
Ve tabiki Murat Bey’e teşekkürler, kendisi görme
engelli ama bütün gezi boyunca bizi görebilen tek kişi olduğunu hissettirdi
bana.
Sergiye bu yazımdan sonra katılmayı düşünen
arkadaşlara tavsiyem; mutlaka gündüz seansına gidin, gece seansları aynı
fiyatta olmasına rağmen daha kısa sürüyor. Sergi için beni hoşnut etmeyen tek
şey bu diyebilirim.
http://www.biletix.com/etkinlik-grup/66384260/ISTANBUL/tr
Şimdi yaşadığımız deneyime geçmek istiyorum:
Mekan Gayrettepe Metro İstasyonunda.Önce loş bir
ortamda bize içeriden bahsediyorlar. Korkmayın içerisi labirent gibi ama
danışmanız size yol gösterecektir gibi rahatlatıcı uyarılardan sonra elimize
değnekleri veriyorlar. Ve labirentten geçmeye başlıyoruz.
Ben çok heyecanlı ve meraklı olduğum için en ön
sırada giriş yaptım. Zaten 8 kişilik gruplar halinde giriş yapılabiliyor.
Birden etraf karanlıklaşmaya başladı ve en son
zifiri bir karanlığa girdim. Duvarlara tutuna tutuna ilerlerken danışmanımızın
sesini duyduk.
İlk girişte karanlık bende kalp çarpıntısı yaparken
Fatma diri diri gömülmüş hissine kapılmış. Ama kısa sürede alışılıyor merak
etmeyin.
Ve parkuru turlamaya başladık. Parkur İstanbul. Yaklaşık
500 metre karelik bir alana kurulmuş ve balık pazarı, manavlar, nostaljik
tramvay, çocuk parkı, tekne, çiçek pasajı, sinema…yani İstanbul’a dair her şey
düşünülmüş.
Dokunduk, duyduk, dinledik İstanbul’u.
Danışmanımız Murat Bey, sürekli dinlememiz için bizi
yönlendirdi. Çocuk parkında hangi sesleri duyduğumuzu, pazarda hangi meyveleri
hissettiğimizi sordu. Her seferinde ayrıntıda daha fazla ses duymaya başladık. (Burada
kendimi tebrik etmek istiyorum bizim gruptan kedi miyavlamasını yakalayan tek
kişi olduğum için. Geç oldu ama güzel oldu:))
Tramvay da Fatma bize Sessiz Gemi , Murat Bey’de
Ankara’nın Bağları ve Çöpçüler şarkısını söyledi. Güle oynaya indik tramvaydan:)
Sonra görme engelli alfabesi olarak da bilinen braille alfabesinde karanlıkta kendi ismimizin harflerini bulduk.
Deniz nasıl yazılıyor aşağıda görebilirsiniz.:)
Mesela D harfi 1,4,5 olarak değerlendiriliyor. Domino taşlarının yapısına benziyor
noktaların dizilişi.
Ve tabi her güzel şeyin sonu gibi bu maceramızda
sonra erdi.
Bitirirken Murat Bey’in çıkışta bize söylediği
şeylerle kapatmak istiyorum yazımı:
"Biz Görme Engelliler, en rahat İstanbul’da
yaşayabiliyoruz. Çünkü burası kalabalık yardımcı olacak insan daha çok oluyor.
Otobüse binerken, karşıdan geçerken birilerinin yardım etmesi bizi çok rahat
ettiriyor. Bu nedenle yardım etmekten çekinmeyin.
Ve görmemek hayatın sonu değil. Hayat devam ediyor. Ben
engelli yüzme şampiyonuyum ve judo yapıyorum. Görmüyorum ama yaşamaya devam
ediyorum…"
Biz; görüpte yaşayamayanlara ders olur inşaallah.