Ads 468x60px

17 Ocak 2014 Cuma

Karanlıkta Diyalog



Karanlıktan korkar mısınız?

O zaman bu sergi size hiç uygun değil... Çünkü zifiri bir karanlıktan geçiyor yolunuz...
Ama bir kerelikte olsa bu korkunuzun üstüne gitmelisiniz derim ben. Çünkü şu an için gözlerimiz görüyor olsa da aslında hepimiz geleceğin görme engelli adayıyız. O yüzden onları daha iyi anlamak için aslında sadece gözümüzün bir şeyler görmediğini, kulağımızla, kalbimizle de bir şeyler görebildiğimizi anlamak için çok iyi bir fırsat karşınızdaki.
Eğer şanslıysanız gözün önündeki karanlıktan değil, kalp ve beynin karanlığından korkmak gerektiğini anlayacaksınız.

Karanlıkta Diyalog (Dialogue In The Dark)



Öncelikle ne zamandır gitmek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bu deneyimimizde bize arkadaşlık eden Ozan ve Fatma’ya teşekkür ederim. Sizinle daha keyifli oldu bu yolculuk.
Ve tabiki Murat Bey’e teşekkürler, kendisi görme engelli ama bütün gezi boyunca bizi görebilen tek kişi olduğunu hissettirdi bana.

Sergiye bu yazımdan sonra katılmayı düşünen arkadaşlara tavsiyem; mutlaka gündüz seansına gidin, gece seansları aynı fiyatta olmasına rağmen daha kısa sürüyor. Sergi için beni hoşnut etmeyen tek şey bu diyebilirim. 

Ayrıca elinizi çabuk tutun çünkü sergi kısa bir süreliğine daha İstanbul'da. Organizasyon için daha detaylı bilgi almak isterseniz de: 

http://www.biletix.com/etkinlik-grup/66384260/ISTANBUL/tr

Şimdi yaşadığımız deneyime geçmek istiyorum:

Mekan Gayrettepe Metro İstasyonunda.Önce loş bir ortamda bize içeriden bahsediyorlar. Korkmayın içerisi labirent gibi ama danışmanız size yol gösterecektir gibi rahatlatıcı uyarılardan sonra elimize değnekleri veriyorlar. Ve labirentten geçmeye başlıyoruz.
Ben çok heyecanlı ve meraklı olduğum için en ön sırada giriş yaptım. Zaten 8 kişilik gruplar halinde giriş yapılabiliyor.

Birden etraf karanlıklaşmaya başladı ve en son zifiri bir karanlığa girdim. Duvarlara tutuna tutuna ilerlerken danışmanımızın sesini duyduk. 

İlk girişte karanlık bende kalp çarpıntısı yaparken Fatma diri diri gömülmüş hissine kapılmış. Ama kısa sürede alışılıyor merak etmeyin.

Ve parkuru turlamaya başladık. Parkur İstanbul. Yaklaşık 500 metre karelik bir alana kurulmuş ve balık pazarı, manavlar, nostaljik tramvay, çocuk parkı, tekne, çiçek pasajı, sinema…yani İstanbul’a dair her şey düşünülmüş.
Dokunduk, duyduk, dinledik İstanbul’u.

Danışmanımız Murat Bey, sürekli dinlememiz için bizi yönlendirdi. Çocuk parkında hangi sesleri duyduğumuzu, pazarda hangi meyveleri hissettiğimizi sordu. Her seferinde ayrıntıda daha fazla ses duymaya başladık. (Burada kendimi tebrik etmek istiyorum bizim gruptan kedi miyavlamasını yakalayan tek kişi olduğum için. Geç oldu ama güzel oldu:))
Tramvay da Fatma bize Sessiz Gemi , Murat Bey’de Ankara’nın Bağları ve Çöpçüler şarkısını söyledi. Güle oynaya indik tramvaydan:)

Sonra görme engelli alfabesi olarak da bilinen braille alfabesinde karanlıkta kendi ismimizin harflerini bulduk.

Deniz nasıl yazılıyor aşağıda görebilirsiniz.:) Mesela D harfi 1,4,5 olarak değerlendiriliyor. Domino taşlarının yapısına benziyor noktaların dizilişi.



Ve tabi her güzel şeyin sonu gibi bu maceramızda sonra erdi.

Bitirirken Murat Bey’in çıkışta bize söylediği şeylerle kapatmak istiyorum yazımı:

"Biz Görme Engelliler, en rahat İstanbul’da yaşayabiliyoruz. Çünkü burası kalabalık yardımcı olacak insan daha çok oluyor. Otobüse binerken, karşıdan geçerken birilerinin yardım etmesi bizi çok rahat ettiriyor. Bu nedenle yardım etmekten çekinmeyin.
Ve görmemek hayatın sonu değil. Hayat devam ediyor. Ben engelli yüzme şampiyonuyum ve judo yapıyorum. Görmüyorum ama yaşamaya devam ediyorum…"

Biz; görüpte yaşayamayanlara ders olur inşaallah.


 

Bumerang

Bumerang - Yazarkafe